20.10.2023 09:27:00

Gülseren ŞENYÜZLÜ

 

 

Tutkularının Peşinden Koşanlar…

 

Röportaj: GÜLSEREN ŞENYÜZLÜ 

“TUTKULARININ PEŞİNDEN KOŞANLAR” Yazı dizimizin ilk konuğuyla karşınızdayım…

BATERİST BERKE CEYLAN

 

Ayağı pedala yetişmeyerek, taburenin ucunda oturarak başladığı müzik yolculuğuna, müzik akademisindeki öğretmeni, üstün başarısından dolayı, ikinci sınıftan üçüncü sınıfa atlattı.

 

30 Ağustos 2012 doğumlu Berke…

Müziğe olan tutkusu neredeyse bebekken başladı BERKE’ nin…

Eline aldığı kaşık, çatal, çubuk… ne varsa vuruyordu, evdeki objelere. Ne zaman ki davul sesi duyuyor vurduğu yerden; yandı, o obje vuruyor vuruyordu BERKE !

Onun müzik kulağının olduğunu ilk fark eden annesiydi. O günleri şöyle anlatıyor Deniz Hanım: “ Ben onun müzik kulağının olduğunu bir yaşındayken fark ettim.  Vuruşu gelişigüzel değildi, belli tonları içeriyordu. Sanki müzik yapıyordu. Eşimle paylaştım, o da bana hak verdi. O günden sonra onunla ritim konusunda oyunlar oynamaya başladım. Geliştiğini görüyorduk, görsel değil de işlevi olan minik müzik aletleri araştırmaya başladık eşimle birlikte. 

Önce oyuncak piyano aldık; ama onunla pek ilgilenmedi, oyuncakçıda bateriyi seçen kendisi oldu. 

Bahçede oyuncak baterisiyle durmadan çalıyor, çalıyordu Berke, bıkmadan usanmadan. “

Çocuk aklımla sürekli müzik dinliyor, sanatçıları taklit ediyor ve onlar gibi çalmaya çalışıyordum, diye anlatıyor o günleri Berke. 5 yaşıma geldiğimde ailem beni müzik okuluna yönlendirdi.

Müzik kulağı bu şekilde mi gelişti; yoksa doğuştan mı vardı bilinmez ama öğretmenleri onun müzik kulağının çok iyi olduğunu söylüyorlar. 

Artık okullu olmuştu Berke ve henüz 5 yaşındaydı. Ayağı pedala yetişmiyordu. Kendi çözümünü kendi buldu ve taburenin ucuna oturduğunda zor da olsa yetişiyordu bacakları. Daha erken boyu uzayınca daha rahat öğrenir; böyle zorlanacak dense de asla vazgeçmedi BERKE tutkusundan. Zorlanıyordu elbet, bazen bacakları uyuşsa da azimle devam ediyordu.

İlk konserini okulunda arkadaşlarına verdiğini anlatırken gözleri ışıldıyordu Berke’ nin. Önce çok heyecanlıydım, sonra heyecanım geçti. Adeta bateriyle dans ediyordum, hiç bu kadar coşkulu çalmamıştım bugüne kadar. Daha sonraları da konserler verdim, tümünde gerçekleşen aynıydı. Konserlerde daha iyi çaldığımı fark ettim. İçimde farklı bir coşku, kelimelerle anlatamayacağım, şeyler oluyordu. Ve ben tanımlayamadığım bu duyguyu çok sevdim, diye anlatıyor gözlerimin içine gülümseyen gözleriyle bakarak.

6. sınıfa başladı bu yıl Berke ve yeni geçtiği okulun bando takımında.

Berke’ nin sanat yelpazesinde sadece müzik değil resim de varmış meğer… Röportaj için evlerine gittiğimde fark eden ben oldum resim konusunu. 

Kapının önündeydim, her zaman olduğu gibi heyecanlı… Kapı açıldı ama aile bana gülümsüyorlardı, heyecanla. İçeriye girdim, duvarlarda harika tablolar, çiniler ve bir deva Gogh tablo vardı beni karşılayanlar arasında.

İşte dedim sanatın değer gördüğü ev.

Röportaj bitti, çay ve sohbetin ardından Allahaısmarladık derken gözüm Van Gogh a takıldı, yaklaştım, altta Berke yazıyor, bir kez daha hayranlıkla baktım çocuğa.

Bıraksanız sayfalarca anlatırım “imkânsız” nedir bilmeyen, pes etmeden hayallerinin peşinden koşan bu harika çocuğu… 

Böyle pırlanta gibi bir evladı yetiştiren anne-babayı da tebrik ediyorum.  Biz, umutların; tutkuyla azimle ve belki de en önemlisi birlikte çoğalacağına inanıyoruz. Böylesine muhteşem hikâyeleri, geniş kitlelerin duymasını istiyor ve herkesi kendi hikâyesini yaratması için teşvik ediyoruz.

Amacım, bu küçük, gerçek öykülerle, pozitif duyguları arttırabilmek; tutkularının peşinden koşmaktan çekinmeyenlerin, denemekten vazgeçmeyenlerin neler başarabildiğini göstermek.


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.